Web 3.0, kripto paraların ve blok zincir teknolojisinin yaygınlık kazanılmasıyla beraber en çok konuşulan konulardan biri haline geldi. Peki, Web 3.0 nedir ve nasıl ortaya çıkmıştır?
İnternet kavramı hayatımıza 1980’lerde girdi ve 1990’ların başından itibaren yaygınlaşmaya, gündelik kullanımın bir parçası olmaya başladı. İnternetin gündelik kullanımın parçası olmasındaki dönüm noktalarından biri ise CERN araştırmacısı Timothy Berners-Lee tarafından modern internetin temeli olan, WWW kısaltmasıyla bildiğimiz World Wide Web’in (Dünya Çapında İnternet) geliştirilmesiydi. World Wide Web, interneti herkesin evine sokmayı başardı ve çeşitli internet tarayıcılarının doğmasını sağladı.
Modern internetin Web 1.0 olarak anılan bu ilk hali, sunuculardan statik internet sayfalarının çekilmesine dayanıyordu. 2000’li yıllara kadar internet kullanıcılarının ne birbirleriyle ne de sayfalarla etkileşime girmesi mümkündü. Ancak zamanla internet üzerinden yazışma, banka işlemleri yapma gibi daha proaktif eylemler olanaklı hale geldi. Bu gelişme, aşağı yukarı 2004 yılından itibaren, günümüzde hâlâ kullandığımız internet dünyasını tanımlayan Web 2.0 konseptini doğurdu.
Web 2.0 konseptinin doğduğu sıralarda Web 3.0 da çoktan konuşuluyordu. Hatta geleceğin interneti daha 1990’lı yıllarda Timothy Berners-Lee tarafından ortaya atılan “semantik internet” kavramıyla tartışılmaya başlanmıştı. Bu kavram, bugün anladığımız Web 3.0 konseptinden farklı olsa da bu yeni konseptin temellerini atmıştı. Artık kripto paraların ve blok zincir teknolojisinin gelişmesiyle merkeziyetsiz bir internet dünyasını tanımlayan Web 3.0 çok daha somut biçimde gündemde.
Web 1.0
“Statik web” olarak da bilinen Web 1.0, internetin ilk ve en ilkel ama aynı zamanda en güvenilir dönemiydi. 1990’ların hemen başında başlayan Web 1.0 dönemi, 2004 yılına kadar sürdü.
Modern internetin ve Web 1.0 döneminin doğuşuna Timothy Berners-Lee öncülük etmişti. Berners-Lee, internet ağının temelinde yer alan üç teknolojiyi ortaya koymuştu: HTML, URI ya da URL ve HTTP. Web 1.0, bu üç temel teknoloji üzerine inşa edildi.
Web 1.0 döneminde kullanıcılar sunuculardan çekilen sayfaları internet tarayıcılarında görüntüleyebiliyordu. Ancak zamanla geliştirilen e-posta sistemi gibi kimi teknolojileri saymazsak Web 1.0 döneminde kullanıcı etkileşimi neredeyse hiç yoktu. İnternet kullanıcılarının içerik üretmesi de mümkün değildi. Kaba bir örnekle, Web 1.0 döneminde internet, her yerden görüntülenebilir bir kitap gibiydi.
Ancak bu durumun değişmesi çok sürmedi ve 2000’li yılların başlarından itibaren kullanıcıların daha proaktif olduğu, etkileşimli bir internet gündeme geldi.
Web 2.0
Web 2.0, internetin kullanım biçimlerindeki keskin bir paradigma değişimini tanımlıyor. Genelde, Web 2.0 döneminin başlangıcı olarak 2004 yılı kabul ediliyor. Bu yıl hem Facebook (artık Meta) kurulmuş hem de Google halka arz olmuştu.
Web 2.0 dönemiyle beraber internet çok daha etkileşimli, kullanıcıların proaktif olduğu ve içerikler ürettiği, sosyal iletişimin sağlandığı bir ortama dönüştü. Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçları insanlar arası iletişimi artırırken yeni bir haberleşme ve medya modeli ortaya koydular.
Bu arada mobil internet ve akıllı telefon teknolojilerinin gelişmesi Web 2.0 konseptindeki gelişmeleri de hızlandırdı. Birbiri ardına piyasaya çıkan uygulamalar (applications) ve YouTube, Wikipedia gibi kullanıcı etkileşimli platformlar, çevrimiçi etkileşimi ve internetin kullanım biçimlerinin çeşitliliğini artırarak internet ortamı üzerinde hakimiyet kurdu. Bunlar arasında en popüler olanların sahipleri ise dünyanın en büyük şirketleri arasına girdi. Bu şirketler arasında Google, Facebook, Netflix, Amazon, Apple sayılabilir.
Web 2.0 dönemi birkaç büyük şirketin hakimiyetinde ilerlese de kullanıcıların içerik üretebilmesinin, sosyal ağların ve verilerin çeşitli platform ve uygulamalar arasında dağıtılabilmesinin önünü açarak daha büyük yeniliklere olanak tanıdı.
Web 3.0 ve özellikleri
Bugün hâlâ internet kullanıcıları olarak Web 2.0 dönemindeyiz. Ancak Web 2.0’ın getirdiği yenilikler blok zincir teknolojisiyle birleşince merkeziyetsiz, şeffaf ve aşağıdan yukarı tasarlanmış bir internetin mümkün olabileceği ortaya çıktı. Böylece, yıllardır konuşulan ama bir türlü somutlaşamayan Web 3.0 somutlaşmaya başladı ve teknoloji gündeminin merkezine oturdu. Hatta NFT’ler, kripto paralar, metaverse ve merkeziyetsiz uygulamalar (dApp) ile Web 3.0’a geçiş sürecinin ilk adımları atıldı.
Peki, Web 3.0 ile bizleri nasıl bir internet ortamı bekliyor?
İnternet evriminin en yeni aşaması olan Web 3.0, yapay zeka teknolojileri sayesinde kullanıcılar için daha kullanışlı bir internet sunacak. Web 1.0’da neredeyse hiç kullanıcı etkileşimi mümkün değildi, Web 2.0’da ise kullanıcılar içerik üretebilmeye ve etkileşime girebilmeye başlamıştı. Web 3.0 ile uygulamalar yapay zeka sayesinde birbiriyle etkileşime girebilecek ve tıpkı insanlar gibi bilgileri, verileri yorumlayabilecek. Bu da çevrimiçi platformların güvenilirliğini doğrudan etkileyecek. Örneğin, bir inceleme sitesine girilen on binlerce sahte inceleme yapay zeka tarafından anında tespit edilip ayıklanacak.
Bu daha akıllı internet, blok zincir teknolojisinin açtığı yoldan ilerleyerek aynı zamanda merkeziyetsiz ve aşağıdan yukarı tasarlanmış olacak. Web 2.0’da bilgisayarlar, genellikle sabit bir yerdeki tek bir sunucuda depolanan bilgileri bulmak için benzersiz internet adresleri biçiminde HTTP protokolünü kullanır. Web 3.0 ile bilgi, aynı anda birden fazla yerde saklanabilecek ve dolayısıyla merkeziyetsiz olabilecek. Web 3.0 bu merkeziyetsizliği ile şu anda Facebook, Apple, Google gibi internet devlerinin ellerinde tuttuğu devasa veritabanlarını parçalayacak ve kullanıcılara veriler üzerinde daha fazla kontrol vererek bu şirketlerin aşırı zenginleşmesini de internet üzerinde aşırı kontrole sahip olmalarını da önleyecek.
Ubiquity, yani her yerde bulunma özelliği, Web 3.0 ile daha ileri boyutlara taşınacak. Şu an bir ekran görüntüsü alıp bunu herhangi bir sosyal medya platformunda paylaşabiliyoruz ve bu paylaşım, dünyanın herhangi bir yerinden erişilebilir oluyor. Web 3.0, Web 2.0’ın bu özelliğini geliştirerek interneti her an ve her yerde, herkes için erişilebilir kılacak. İnternete bağlı cihazlar artık yalnızca akıllı telefonlar, tabletler ya da bilgisayarlar olmayacak.
Web 3.0, kullanıcıların birbiriyle aracı olmaksızın, doğrudan etkileşim kurmalarını da sağlayacak. Bu yüzden Web 3.0 uygulamaları ya blok zinciri ya da merkeziyetsiz denkler arası ağ tabanlı olması gerekecek. Blok zinciri teknolojisinin gelişip yaygınlık kazanması, Web 3.0’ın bu özelliği açısından sürekli yeni fırsatlar yaratıyor.
Sonuç olarak Web 3.0 merkeziyetsiz, yapay zeka sayesinde çok daha kullanıcı dostu ve daha erişilebilir bir internet vaat ediyor.
Web 3.0 ve blok zincir teknolojisi
Web 3.0 konseptinin temel amacı erişilebilir, kullanışlı, şeffaf, güvenli ve merkeziyetsiz bir internet yaratmaktır. Bu amaçlar, blok zincir teknolojisinin getirdikleriyle örtüşmektedir. Blok zincir teknolojisinde veriler tek bir yerde değil; dağınık ve şifreli şekilde, birden fazla yerde depolanmaktadır. Bu da blok zincirde depolanan bir verinin bilgisayar korsanları tarafından ele geçirilme olasılığını epey düşürmekte, veri güvenliğini artırmaktadır. Bir blok zincir aynı zamanda üzerinde gerçekleşen işlemler için kayıt defteri görevi görerek şeffaflık sağlamaktadır. Yine blok zincir teknolojisiyle geliştirilen kimi projeler aracısız etkileşimleri mümkün kılmaktadır.
Bu açılardan blok zincir teknolojisi, Web 3.0 konseptinin hayata geçmesinde çok kritik bir rol oynayacaktır.
Web 3.0 kripto para projeleri nelerdir?
Halihazırda Web 3.0 için birçok proje geliştirilmiş ya da geliştirilmektedir. Blok zincir teknolojisiyle geliştirilen bu projeler kendi tokenlarını da çıkarmaktadır. İşte bu projelerden öne çıkan bazıları…
The Graph (GRT)
Web 3.0 uygulamalarına güç sağlayan Ethereum ve IPFS gibi ağlarda veri sorgulaması yapılabilmesini sağlayan The Graph, bir veri indeksleme protokolüdür. The Graph ekibinde Ethereum Vakfı, OpenZeppelin, Decentraland, Orchid ve MuleSoft bünyesinde yer almış birçok profesyonel bulunmaktadır. Projenin ERC-20 tabanlı yerel tokenı olan GRT, 10 milyar adet arz ile sınırlıdır.
Türkiye’de Türk lirası ile kolayca GRT almak için tıklayın.
Basic Attention Token (BAT)
Basic Attention Token (BAT), Brave internet tarayıcısıyla entegre çalışan ve dijital reklam veren şirketlerin harcamaları karşılığında daha iyi geri dönüş almalarını sağlamak, Brave kullanıcılarını da ekran başında geçirdikleri süreye (yani görüntüledikleri reklam sayısına) göre ödüllendirmek amacıyla tasarlanmış bir tokendır. Bir başka deyişle BAT, kullanıcıların gizliliklerinden ödün vermeden ve sadece internette gezinerek reklam izleyerek gelir elde edebilecekleri bir dijital reklam ekosisteminin ödül birimidir. Proje, 2017 yılında kullanıma açılırken tüm zamanların en hızlı ilk token arzını gerçekleştirmiştir.
Ünlü yazılımcılar Brendan Eich ve Brian Bondy tarafından geliştirilen BAT’ın maksimum arzı bir buçuk milyar token ile sınırlıdır.
Türkiye’de Türk lirası ile kolayca BAT almak için tıklayın.
Holo (HOT)
Holo, Holochain ile oluşturulmuş ve merkeziyetsiz uygulamaları barındırmak amacıyla kullanılan eşler arası dağıtılmış bir platformdur. Holo protokolü, merkeziyetsiz uygulamaların kolayca erişilebilir olduğu bir ekosistem yaratmak amacıyla blok zincir kullanılmadan merkeziyetsiz uygulamalar oluşturma olanağı sunmaktadır.
Projenin ERC-20 tabanlı tokenı HOT, 2018 yılında piyasaya sürülmüştür. Bu yazı yazıldığı sırada toplam HOT arzı, 177 milyar 619 milyon 433 bin 541 adettir.
Türkiye’de Türk lirası ile kolayca BAT almak için tıklayın.
Storj (STORJ)
Storj (STORJ), bulut sistemini kullanan açık kaynak kodlu bir veri depolama platformudur. Platform, kullanıcı verilerini depolamak için merkeziyetsiz bir düğüm ağı kullanılmaktadır. Storj aracılığıyla kullanıcılar, kullanmadıkları bant genişliklerini ve depolama alanlarını verilerini depolamak isteyenlere kiralayabilirmektedir.
Storj merkeziyetsiz bulut depolama platformundaki işlemlerde ERC-20 tabanlı STORJ token kullanılmaktadır. Bu yazı yazıldığı sırada tokenın toplam arzı 424 milyon 999 bin 998 adettir.
Türkiye’de Türk lirası ile kolayca BAT almak için tıklayın.
Mask Network (MASK)
Mask Metawork (MASK), Web 2.0 ile Web 3.0 arasında köprü kuran bir protokoldür. Bu köprü sayesinde kullanıcılar Twitter gibi sosyal medya platformları üzerinden şifreli mesajlar ve kripto para gönderebilmektedir. Temmuz 2019’da faaliyete geçen MASK, ilk defa Facebook ve Twitter kullanıcılarının sosyal medya platformlarındaki gönderileri şifrelemesini sağlayarak kullanıma açılmıştır.
Mask Network’ün ERC-20 tabanlı yerel tokenı MASK, Şubat 2021’de piyasaya çıkmıştır. Maksimum MASK arzı 100 milyon tokendır.
Türkiye’de Türk lirası ile kolayca BAT almak için tıklayın.